Selamun Aleyküm ne demek? Selam vermenin faziletleri nelerdir?

Selamun aleyküm ne demek? selaşmanın fazılatleri nelerdir? Selamın dinimizdeki hükmü nedir? Selamlaşma sevabı nedir? Selamlaşma ile ilgili ayetler hadisler hangileridir?
Selamun Aleyküm


Selamun aleyküm ne demek? selaşmanın fazılatleri nelerdir? Selamın dinimizdeki hükmü nedir? Selamlaşma sevabı nedir? Selamlaşma ile ilgili ayetler hadisler hangileridir?



Selamun Aleyküm ne demek?

Selamünaleyküm, selam ve aleyküm sözcüklerinden türemiş bir selamlama sözüdür. Her iki sözcükte Arapça kökenlidir. Selam, "selime" sözcüğünden geliyor. Sözlük anlamı olarak, sıkıntı ve belalardan kurtulmak demektir. Aleyküm de “üzerinize olsun” anlamını taşıyor.

İslami literatürde "es-selamünaleyküm" şeklinde söylenir. "Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun" anlamını taşır. Bu selamlaşma, Peygamber Efendimiz, döneminde başlatılmış ve sünnet olarak günümüze kadar gelmiştir. Peygamber Efendimiz, "aranızda selamlaşın ve selamı yayın" şeklinde buyurmuştur.

Selamünaleyküm, Müslümanlar arasında bir selamlaşma sözüdür. Bir ortama girerken, yolda karşılaşırken birbirlerine bu sözü söylerler. Kalıp haline gelen bu sözü değiştirmeden dünya üzerindeki bütün Müslümanlar olduğu gibi kullanıyorlar.

Selamun Aleykum Türkçe Anlamı

Selamünaleyküm, Türk Dil Kurumu sözlüğünde de yer alıyor. Kelimenin yanlış yazıldığı ve okunduğuna dikkat çeken Kurum, doğru yazılışını ve okunuşunu gösteriyor. Buna göre kelimenin doğru yazılışı "selamünaleyküm"’dür. "Selamın Aleyküm", "Selamun Aleykum" sözcüklerinin yanlış olduğu belirtiliyor.

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre sözcüğün anlamı "Allah'ın selamı sizin üzerinize olsun" demektir. İslam fıkhında ise selamın "es-selâmü aleyküm" şeklinde yapıldığı görülüyor. Birbiriyle karşılaşan en az iki kişi arasında selamlaşmak için söyleniyor.

Bir ortama giren veya ilk gören kişi, "es-selâmü aleyküm" yani "Allah’ın selamı üzerinize olsun" der. Bu selamı alan kişi de "ve aleykümü’s-selâm" yani "Allah’ın selamı sizin de üzerinize olsun" diyerek selamlaşmayı tamamlar. İslamiyet’te selamın bu şekilde yapılması müstehaptır.

Ebû Hüreyre (ra),’den rivayet edildiğine göre; selamlaşmanın nasıl yapılacağı Hz. Adem (as) ile melekler arasında yapılarak, gösterilmiştir. Hz. Adem, meleklerin yanına giderek, "es-selâmü aleyküm" demiştir. Melekler de karşılık olarak; "es-Selâmü aleyke ve rahmetullâh" demişlerdir.

Selamlaşma, Müslümanlar arasında bir nevi dua ve iyi dilek olarak da kabul ediliyor. "es-selamu-aleyküm, rahmetullahu ve bereketuhu" demek; "Allah’ın, selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun" anlamına geliyor. Barış, rahatlık, esenlik demek olan selam, bir terim olarak Müslümanların karşılaştıkları zaman kullandıkları esenlik dileğini ifade eden özel sözlerdir.

İslamî uygulamada selamlaşma, taraflardan birinin diğerine "Selamün aleyküm" (selâm, esenlik ve güven sizin üzerinize olsun) demesi; diğerinin ise "Ve aleyküm selâm" (Sizin üzerinize de selâm, esenlik ve güven olsun) şeklinde cevap vermesi ile gerçekleşir.

Dinimiz Müslümanları kardeş ilan etmiş, kardeşlik bilincinin yerleşip devam etmesi için de onlara bazı görevler yüklemiştir. Bu görevlerden biri de selamlaşmaktır. Kur’an-ı Kerim’de, "Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı ile karşılık verin" (Nisâ, 4/86) buyurulmuştur.

Selama misliyle karşılık vermek, "Selamün aleyküm" diyene "Ve aleyküm selam" şeklinde; "Selamün aleyküm ve rahmetullah" diyene ise "Ve aleyküm selam ve rahmetullah" şeklinde cevap vermekle olur. Selama daha iyisi ile karşılık vermek ise "Selamün aleyküm" diyene, "Ve aleyküm selam ve rahmetullah" şeklinde; "Selamün aleyküm ve rahmetullah" diyene de “Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü" şeklinde karşılık vermekle olur.

SELAMLAŞMA İLGLİ AYET-İ KERİMELER


"Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır."
(Nisâ Sûresi 86)

"Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." (Nisâ Sûresi 94)

"Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selâm vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor." (Nur Sûresi 27)

Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur. Kendi evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde ya da dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selâm verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar. (Nur Sûresi 61)

"Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler." (Furkan Sûresi 63)

"Boş sözü işittikleri vakit ondan yüz çevirirler ve, “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de size. Selâm olsun size (bizden size zarar gelmez). Biz cahilleri istemeyiz” derler." (Kasas Sûresi 55)

"Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin." (Ahzâb Sûresi 56)

"Gizlice konuşmaktan menedilip de, menedildikleri şeyi işleyen ve günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde Allah’ın seni selâmlamadığı selâmla selâmlıyorlar. İçlerinden de, “Söylediklerimizden dolayı Allah bize azap etse ya!” diyorlar. Cehennem onlara yeter! Oraya girecekler. Ne kötü varış yeridir orası!" (Mücâdele Sûresi 8)

SELAMLAŞMA İLE İLGLİ HADİS-İ ŞERİFLER


Selâmın ve Selâmlaşmayı Yaygınlaştırmanın Fazîleti ile İlgili Hadisler

Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Bir adam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
İslâm’ın hangi özelliği daha hayırlıdır, diye sordu? Resûl-i Ekrem:
“Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selâm vermendir” buyurdu. (Buhârî, Îmân 20; İsti‘zân 9, 19; Müslim, Îmân 63.)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ Âdem sallallahu aleyhi ve sellem’i yaratınca ona:
– Git şu oturmakta olan meleklere selâm ver ve senin selâmına nasıl karşılık vereceklerini de güzelce dinle; çünkü senin ve senin çocuklarının selâmı o olacaktır, buyurdu. Âdem aleyhi’s-selâm meleklere:
– es-Selâmü aleyküm, dedi. Melekler:
– es-Selâmü aleyke ve rahmetullâh, karşılığını verdiler. Onun selâmına “ve rahmetu’l-lâh”ı ilâve ettiler. ” (Buhârî, Enbiyâ 1; İsti’zân 1; Müslim, Cennet 28)

Ebû Umâre Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize şu yedi şeyi emretti: Hasta ziyaretini, cenâzeye iştirak etmeyi, aksırana hayır dilemeyi, zayıfa yardım etmeyi, mazluma yardımcı olmayı, selâmı yaygın hale getirmeyi ve yemin edenin yemininin yerine gelmesini temin etmeyi. (Buhârî, Mezâlim 5; Müslim, Libâs 3)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız. ” (Müslim, Îmân 93)

Ebû Yûsuf Abdullah İbni Selâm radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:
“Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz” buyururken işittim. (Tirmizî, Kıyâmet 42)

İmrân İbni Husayn radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve:
– es-Selâmü aleyküm, dedi. Hz. Peygamber onun selâmına aynı şekilde karşılık verdikten sonra adam oturdu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

“On sevap kazandı” buyurdu. Sonra bir başka adam geldi, o da:
– es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah, dedi. Peygamberimiz ona da verdiği selâmın aynıyla mukâbelede bulundu. O kişi de yerine oturdu. Hz. Peygamber:
“Yirmi sevap kazandı” buyurdu. Daha sonra bir başka adam geldi ve:
– es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh, dedi. Hz. Peygamber o kişiye de selâmının aynıyla karşılık verdi. O kişi de yerine oturdu. Efendimiz:
“Otuz sevap kazandı” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Edeb 132)

Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“Şu zât Cibrîl aleyhi’s-selâm’dır; sana selâm ediyor” buyurdu. Ben de:
– Ve aleyhi’s-selâm ve rahmetullâhi ve berekâtüh, dedim. (Buhârî, Bed’ü’l-halk 6; İsti’zân 16; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 90–91)

Bu hadis, Buhârî ve Müslim’in bir kısım rivayetlerinde buradaki şekilde “ve berekâtüh” ziyadesiyle, bazı rivayetlerde ise “ve berekâtüh” olmaksızın nakledilmiştir. Kaide olarak, güvenilir râvilerin ziyadesi makbuldür.

Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir söz söylediği zaman, onunla ne kasdettiğinin iyice anlaşılması için sözünü üç defa tekrarlardı. Bir topluluğun yanına geldiğinde onlara üç defa selâm verirdi. (Buhârî, İlm 30; İsti’zân 13)

Mikdâd radıyallahu anh, uzun bir hadisinde şöyle dedi:
Biz, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in süt hissesini ayırıp kaldırırdık. Resûl-i Ekrem geceleyin gelir, uyuyanı uyandırmayacak, uyanık olanlara işittirecek şekilde selâm verirdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir gece geldi, yine her zamanki gibi selâm verdi. (Müslim, Eşribe 174)

Esmâ Binti Yezîd radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün mescide uğradı. Kadınlardan oluşan bir cemaat orada oturmaktaydı. Hz. Peygamber onlara eliyle işaret ederek selâm verdi. (Tirmizî, İsti’zân 9)

Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanların Allah katında en makbulü ve O’na en yakın olanı, önce selâm verendir. ” (Ebû Dâvûd, Edeb 133)

Ebû Cürey el-Hüceymî radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve:
– Aleyke’s-selâm yâ Resûlallah! dedim. Peygamber Efendimiz:
– “Aleyke’s-selâm deme; çünkü aleyke’s-selâm ölülere verilen selâmdır” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Libâs 24; Tirmizî, İsti’zân 27)

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski